Sansüzsüz İnternet

transfobi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
transfobi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Temmuz 2014 Cuma

yıldız tilbe benzeri popüler isimlerin "politik" olması, eşyanın tabiatına aykırı!

yıldız tilbe'nin son faşist açıklamasını uzaktan takip ettim. twitter'da yazmış sanırım?

ben yıldız tilbe'nin (son dönem hariç) şarkılarını, hatta duruşunun bende ve birçok LGBTİ ve diğer dışlanan kişide yarattığı hissiyatı, özdeşlik duygusunu çok seviyorum. yıldız tilbe şarkılarıyla kendinden geçen çoğunluktanım aslında, çünkü itilip kakılmışlık hissi çoğumuzda bir sebepten var.
Yıldız Tilbe
öte yandan yıldız tilbe, bazılarımızın belki inanmak istediği gibi politik biri falan değil bence. o aslında "bizden biri". yani oturuşu kalkışı, şusu busuyla nasıl bizden biriyse, hayat görüşüyle, politik fikirleriyle de öyle. belki bizi yanıltan, yukarıda bahsettiğim özdeşlik duygusunun da kaynağı olan "deliliği", "marjinalliği". evet, "deli", "marjinal" ama o kadar da değil. aksi halde mevcut piyasa koşullarında "çıkış" yapma şansı bulamaz, bulsa bile türkiyeli milyonlar tarafından bu kadar sevilmezdi.

ben ajda pekkan'ı da çok severim mesela. çok özel bir ses ve yorum olduğunu düşünürüm. hatta pek çok eşcinsel erkeğin ajda pekkan sevmesinin tesadüf olmadığını da. "camp"liğiyle, "müdanası olmayan, kendini erkeğe ezdirmeyen, bittiği yerde çekip giden bağımsız, özgür kadın" imgesiyle (ki bu imgeyi büyük ölçüde fikret şeneş'e borçlu aslında bence) türkiyeli lubunya kültüründe bir yeri de var sanki. ya da bana öyle gelir.

diğer taraftan tüm bunlar ajda'nın cidden denyo biri olduğu gerçeğini değiştirmiyo. çok geriye gitmeye gerek yok, gezi'nin ilk günlerinde twitter'dan kadir topbaş'a yazdığı "teşekkür" tweet'i yeter. geçenlerde köşesindeki “'Trans' insan değil mi? yazısını, ajda'nın lgbti politikasına katkı sunacağına yormak isteyen halil kandok'un yaklaşımını, yıllardır lubunyaların aileye açılma konusunda tarkan'dan medet ummalarına benzettim. evet, öyle olsun istiyoruz ama aslında kendi hayalimizdeki starı biz yaratıyoruz. zaten star sistemi de tüm bu kahraman efsanelerinden, kahraman yaratma ihtiyacı duyduğumuz kültürden beslenen bir sistem. (bu noktada abd kültürünün, zaman zaman aşırıya kaçsa da, imrendiğim "kendine güven" temasının şarkılarda vücut bulmuş haline bir örnek vermek ister bu popüler kültür delisi bünye :)

popüler şarkıcılardan aşırı beklentiye girmemek gerek. elbette geniş kitlelerce tanınan ve sevilen kimseler olduklarından, sözlerinin sorumluluğunu taşımalılar, böyle sözler etmeden önce iyi düşünmeliler, özür dilemeliler, vs. ama politik olarak çok tutarlı tavırlar beklemek biraz yanlış. hatta eşyanın tabiatına aykırı. çünkü milliyetçilik, transfobinin korkunçluğu, interseks meselesi, vb. geniş kitlelerce içselleştirilmiş değil. bunlar da geniş kitlelerce sevilebilmiş kişiler. ünlü olabilmeleri, çok da politik şeylere dokunmamış olmalarına, genel popüler zihniyete aykırı düşmemiş olmalarına bağlı. aksi halde ünlü olmamış olurlardı, ayrıca piyasa sisteminde de varolup bize kadar ulaşamamış olurlardı, sansür mekanizmaları bir şekilde işlerdi (tepeden inme bir sansürü kastetmiyorum, doğalında gelişen, çoğunluk hegemonyası daha çok).

yani demem o ki, bu insanları dinlemeye devam edelim ya da etmeyelim, ama politik açıdan halka önderlik etmelerini falan beklemek, eşyanın tabiatına aykırı bi durum.

Not: sevgili karin'in bu konuyla ilgili son yazısını az önce, yukarıda yazdıklarımı yazdıktan sonra okudum. bilmiyorum, belki de ben fazlaca bezgin, insanlardan umudunu erken kesmiş, karin kadar güvenemeyen biriyim... yine de uzaktan görüp izlediğim, medya, vb. ticari mekanizmayla parlatılıp fetişleştirilme riski olan starlara bel bağlamaktansa, karin gibi yanımda gördüğüm, hayata bakışını daha iyi bilebildiğim insanlara yaslanmayı tercih ederim, her ne kadar bazen yakınımızda, tanıdığımız insanlardan da kazık yiyebilirsek de. sanki o olasılık daha azmış gibi geliyo bana.

İlgili bağlantılar:
"Acıya ve korkuya vurmak" - Rita Ender / AGOS

"Yıldız Tilbe ayarı" - Karin Karakaşlı / AGOS

"Adını sen koy bu şarkının" - Karin Karakaşlı / AGOS

"Korku ruhu kemirir!" / Kaos GL

2 Mart 2010 Salı

ne haber'sin ne türk'sün elif şafak

http://www.lambdaistanbul.org/php/main.php?menuID=6&altMenuID=&icerikID=8564#

homo/transfobi tıkırında...

Şafak bence yukarıdaki yazısında öyle çamlar devirmiş ki, sözler yetmiyor eleştirmeye. kendi homo/transfobisini başkalarına, örneğin "kimi edebiyat tarihçilerine" yüklemiş, ki bu da fobinin sinsi bir türü. "ben öyle demiyorum, 'toplum' diyor". :(

yazıdan örnekler:

"En olmadık renkler (eflatun, bordo, turkuaz), en olmadık kumaşlar (şifon, saten, ipek) içindeydi."
(kime göre olmadık?)

"Kimselerin anlamadığı takıntıları vardı: porselen biriktirirdi mesela, mavi-beyaz çay fincanları, yemek takımları."
(kimin anlamadığı 'takıntı'? bir kadın porselen biriktirseydi, şafak yine yine 'kimselerin anlamadığı takıntı' olarak adlandıracak mıydı bu koleksiyon merakını?)

"Hiçbir zaman utanmadı renkli kişiliğinden."
(renkli kişilik? bu televole lisanı bayatlamadı mı?)

"Oscar Wilde'ın sıradışı hayatı"
(yaftalamanın bir yolu)

"annesi tarafından yanlış yetiştirildiği"


"aslında hep bir kız çocuğu olsun istedi. Olmayınca, oğlu Oscar'ı kız çocuğu gibi giydirdi, fırfırlı elbiseler, kurdelalar, şapkalar içinde. Kimilerine göre, annesi böyle bir yol seçmemiş olsaydı Oscar Wilde ne bu kadar rüküş olurdu, ne de gay. Ne böyle şatafatlı giyinirdi, ne de böyle sakıncalı temalar hakkında yazılar yazardı."
('kimileri' kim? neden açıkça 'bana göre' diyemiyor şafak?)

aslında yazıyla ilgili daha yazacak çok şey var ama yorgunum. habertürk yorgunuyum. çünkü az önce habertürk kanalında "hülya avşar soruyor" programını izledim ve bilin bakalım konu neydi?